Türkiye henüz yönünü bulamamış bir ülke. Batıya bağlı, onun kanatları altında, kimliği ve inançları
onun yönünde gelişen bir ülke mi olacak, yoksa milli ve manevi değerlere bağlı, bağımsız ve güçlü bir
ülke mi. Toplumda her iki yöne eğilim gösteren kesimler var. Bu özellikleri doğal olarak seçimlere de
yansıyor. Seçimler iki farklı dünya görüşüne sahip siyasetlerin yarışması şeklinde geçiyor.
Bu yarış genel seçimlerde doğal olmakla beraber yerel seçimlere de yansıyor. Yereldeki hizmetler
büyük ölçüde siyasilerin dünyaya bakış açılarından bağımsız olması gerekiyorsa da bu hizmetleri kimin
yapacağı sorusu sorulduğunda seçmen yine de kendi dünya görüşüne yakın olanı tercih ediyor.
Örneğin bir şehirde suların düzgün ve düzenli akmasını sağlamak temel belediye hizmetlerinden
biriyken seçmen bunu sağlayabilecek adaya değil de bu konudaki başarısızlığı kanıtlanmış adaylara
sırf dünya görüşü kendisininkiyle uyuştuğu için yönelebiliyor.
Fethiyeye baktığımızda da bu durumu kolaylıkla görebiliyoruz. Günlükbaşı semti Alevi inanışındaki
vatandaşlarımızın yoğunlukla yaşadığı bir yerdir. Bu vatandaşlarımız inançları gereği Sünni İslam
değerlerini ön planda tutan yöneticilere fazla yakınlık duymazlar. Bu nedenle dinsel konularda daha
laik bir çizgiyi benimseyen CHP'den yana olurlar. Yine benzer bir biçimde Karagözler semti kadim kent
geçmişi ve turizm etkisiyle Batı kültürü ile yoğrulmuştur. Aynı nedenle bu semtte oturanlar da Batı
değerlerinin ve ona bağlı azınlığın savunucusu CHP'den yana olurlar.
Buna karşılık Karaçulha, Çamköy ve Eldirek gibi yöreler seçmeni genellikle tarım ve esnaflıkla geçinir.
Bu insanların yerel ve milli değerlere bağlılığı oldukça yüksektir. Bunların oyu aynı ideolojik nedenlerle
Cumhur İttifakı ve benzer partilere yönelmiştir.
Son yerel seçimlerde özellikle Cumhur İttifakı seçmeni açısından bu eğilimin bir ölçüde kırıldığını
görmekteyiz. Seçmen kalbinden çok midesinin sesini dinledi. Bize göre bu sağlıklı bir yaklaşımdır.
Genel seçimlerde kalbine göre, yerel seçimlerde yerel şartlara gör oy kullanmak akıllıca bir iş olur.
Geçtiğimiz yıl özellikle Karaçulha'da bir çok kaçak inşaat yükseldi. Bunların sahipleri bir şekilde
belediye ile olan sorunlarını çözdüler. Kimisine göz yumuldu, kimisi bir kısım ceza ile kurtuldular.
Belediyede oluşabilecek bir yönetim değişikliği yeni bir macera anlamına geliyordu. Acaba yeni
gelecek olanın talepleri ne olacaktı? Eski yönetim gibi yumuşak davranılacak mıydı kendilerine. Riske
girmek istemediler ve çıkarları doğrultusunda Âlim Karaca yönetiminin devamı yönünde oy
kullandılar. Bu bölgelerde CHP bir artış sağladı. Emeklilerden oluşan bir başka seçmen grubu ise
çoğunlukla sandığa gitmeme yolunda tepki göstererek doğrudan değilse bile, dolaylı olarak maaş
sorunlarını hükümete iletmek yolunu seçtiler.
Bir başka değişim haberi de CHP'nin en güçlü olduğu Bodrum yönünden geldi. Bunu yansıtan da
İstanbulda CHP siyasetine yön veren kişilerden biri. Demek oluyor ki sıkıntı oldukça büyümüş. Sesi
İstanbuldan duyulmaya başlamış. Bu arkadaş elit çevrelerin sözcüsü durumundaki Can
Pulakın bir yazısını aynen alıntılamış:
BODRUM ALARM VERİYOR: “İNŞAATLARI DURDURACAK BİR YİĞİT ARANIYOR”
Can Pulak - 20.04.2024 - Yetkin Report
Türkiye’nin turizm merkezlerinden Bodrum sadece kıyı yağmasıyla değil, şehir içini
yaşanmaz hale getiren su sıkıntısı ve seçim döneminde engel olunmayan inşaat
furyasıyla da sorunlar yaşıyor.
Bodrum Belediyesi için çok önemli bir dönem başladı. Bu dönemde halkın yaşam
kalitesini arttırmak, çözüm bekleyen dağ gibi sorunları akıllıca ve pratik biçimde çözmeye
çalışmak, ahbap-çavuş ilişkilerini terk ederek yasaları eksiksiz uygulamak gerekiyor. (*)
Öncelikle tembel, yorgun, bankamatik bağımlısı personel yerine tecrübeli, liyakatli, iş
bilen ve aldığı paranın hakkını veren personelle çalışmak şart. Kentin bakım, onarım,
asfaltlama hizmetleri, tüm dünyada olduğu gibi geceleri yapılmalı, gündüz trafiği
aksatılmamalıdır. Belediye zabıtası artık varlığını hissettirmeli, yasaların verdiği yetkiyi iyi
kullanmalı, suçları cezasız bırakmamalıdır. Geçen dönem kesilen 1,5 milyar liradan fazla
ceza hala tahsil edilememiştir. Kimden ve niçin korkuyoruz? Verin icraya, gönderin haczi,
böylece zamanında tahsil edin alacakları.
TURİZM ŞEHRİ İNŞAAT ŞANTİYESİ GİBİ
Seçim bitti ama kaçak ya da kılıfına uygun yapılaşma hala bitmedi. Yollarda iş
makinalarından, hafriyat kamyonlarından, beton mikserlerinden hala geçilmiyor. Bunları
bir düzene sokmak lazım. Trafiğe giriş saatlerini, tüm turizm ülkelerinde olduğu gibi
sınırlamak şart. 6 ayda Bodrum’a iki Bodrum daha eklendi. Bunu görebilmek için
aracınızla yarımadada bir tur atmanız yeterli. Kimi binasına kat çıktı, kimi evine oda
ekledi, kimi balkonunu odaya çevirdi. Bahçesine ev yapan mı ararsınız, evini büyütüp
birkaç daireye çeviren mi, avuç içi yerleri bile astronomik rakamlara kiraya veren mi?
Ortakent-Yalıkavak yolunun sağında koskoca bir dağ, beton fabrikasınca un ufak ediliyor
da kimsenin kılı kıpırdamıyor.
MANDALİNCİ İNŞAATLARI DURDURABİLİR Mİ?
Şu inşaat işini, kentin altyapısı tamamlanana kadar durduracak bir yiğit arıyor Bodrum.
Bu yiğit yeni Başkan Tamer Mandalinci olabilir mi? Eğer yönetim kadrosunu yeniler,
Bodrum’u bugünkü acıklı hale taşıyanların telkinlerine kulak asmaz, kişilikli ve menfaat
rüzgarlarına kapalı bir tavır sergilerse neden olmasın? Hatta çok zor ama yasal
çizgilerden ayrılmayacak, önüne dökülecek tüm menfaat tekliflerini elinin tersiyle itecek,
kadrosunun hata, yanlış ve usulsüzlüklerine asla göz yummayacak bir dirayet, bir liyakat
gösterebilir. Örneğin Belediye Başkanlığına adaylığını koyan kırgın, küskün ama bilgili ve
alanlarında tecrübeli 22 kişiden oluşan bir danışma kurulu kurabilir. Seçimi kaybeden
rakibi Mehmet Tosun’dan yardım ve destek isteyebilir. Hatta Aydın Ayaydın’la birlikte
Ankara’ya giderek, iktidardan Bodrum için yatırım taleplerinde bulunabilir. İsteyenin bir
yüzü kara, vermeyenin iki…
Görülüyor ki CHP'liler bile oy verdikleri adaylardan umudu kesmişler ki iktidardan yardım
istiyorlar. Bıçak kemiğe dayanınca midenin sesi daha çok çıkıyor anlaşılan.
Bize gelince; Fethiye belediyesinden bir beklentimiz yok. İyi köyü bir şeyler yapmaya
çalışıyorlar, Allah kolaylık versin. Çöp dersen en yakın çöp kovası bizim eve 100 metre
uzakta. Çöpleri toplamasa bile sorun yok. Körfez temizliği beni ilgilendirmiyor, turizmciler
düşünsün. Otopark işi bana göre değil. Gerekirse aracımı Debboya park edip Çarşıya
yürüyorum. Hem idman oluyor böylece.Evin suyu düzgün aksın, başka şey istemem.
Ahmet Abi de gürül gürül akan Ören suyunu kesecek değil ya.