Ben esnaflığa çok küçük yaşta başladım. İlk ticaretim kırıp bir kavanoza doldurduğum çam fıstıklarını mahalle bakkalı Kör Cevdet'e satmak olmuştu. Hiç unutmam kavanozuna bir lira verirdi, tam dört ekmek parası. Sonrası çeşitli işler yaptım, hâlâ da yapmaktayım.
Bir hatıramı ama hiç unutamam. İstanbul'da Karaköy yer altı geçidinde bir süre T-shirt satmıştım. Daha doğrusu ben müşteri kızıştırandım. Ustam da kendisine Naçiz Köfteci Burhanettin ismini veren Burhanettin Ağabey idi. Söylediklerine göre laf kalabalığı ile adam dolandırmakta o zamanların meşhur ustası Sülün Osman'dan sonra gelirmiş. Ama kimsenin ahını almaz, haram yemezmiş.
Burhanettin Ağabey bana müşteri kızıştırma görevi vermişti. Yer altı geçidinin merdivenlerine gömlekleri dizer bağırmaya başlardı "İtalyan malı bunlar" diye. Tabi hepsi Türk malı idi, o başka.
Bu gibi işlerde tezgahın başı ne kadar kalabalık olursa satış o kadar iyi olur. Boş tezgaha kimse bakmaz. Ama kalabalık tezgah herkesin ilgisini çeker; kalabalık giderek artar. Sonunda vatandaşın biri meraklanır, malı evirip çevirmeye başlar. Arkasından birisi, birisi daha. En niyahet birisi dayanamaz, cebinden cüzdanı çıkarır pazarlığa başlar ve satış gerçekleşir. İşte burada bütün marifet kalabalık toplandığında malı eline alıp üzerinde sesli bir şekilde yorum yapmaktır. "Amca, çok güzel bir mal bu. Ama param yok. Bana bir kıyak yap" gibi sözler söylersin. Ya da "Abi, cebimde param yok, şunu ayırıver, sakın kimseye verme. Şimdi arkadaştan para alıp geleceğim" dersin. Olmadı uzunca bir pazarlıktan sonra parayı çıkarıp malı alırsın. Senin alış veriş yaptığını görenler cesaretlenerek cüzdanlarına el atarlar. İşler böylece yürür.
İşte Burhanettin Ağabey de benim cebime bir on lira koyardı, çünkü o zaman gömleklerin fiyatı on liraydı. Ben evirir çevirir, pazarlık eder, cebimdeki on lirayı verir, gömleği alıp giderdim. Sonra bir köşede saklanır, kalabalığın dağılmasını beklerdim. Tezgah boşalınca aynı sahna tekrarlanırdı.
Şimdi yerel seçim piyasası açıldı. Maşallah Karaköy yeraltı geçidinden daha canlı şimdiden. Belediyecilikten anlayan, anlamayan, siyaseti bilen, bilmeyen, herkes meydana çıktı. Gerçi esas oğlanlar henüz piyasada yoklar, ortamın iyice olgunlaşmasını bekliyorlar. Amatörler kurtlarını döktükten sonra oluşan havaya göre bombayı patlatacaklar. Bir kısmı da "Ben istekli olmayayım, seçmen beni arayıp, çağırsın düşüncesindeler.
Aday piyasasında iki çeşit insan bulunur. Bunlardan birincisi gerçekten bir yere seçilip bir hizmet yapmak isteyen, belki bu arada biraz da kasasını doldurmak isteyenlerden oluşur. Bir kısmı seçilir, görevinin başına geçer, bir kısmı da seçilemeyip şansını bir dahaki seçime saklar. Bazıları ise çabuk pes eder, "bu ,işe bana göre değilmiş" diyerek sahayı terk eder. Bunlar dürüst siyasetçilerdir.
Bir başka grup, ki bunların sayısı oldukça çoktur, bunların seçilmek gibi bir kaygıları yoktur. Amaçları adaylık kurumunu kendi çıkarlarına basamak olarak kullanmaktır. Kazara seçilseler bile hiçbir iş yapmazlar, maaşlarını alıp otururlar. Hatta bazıları görev sürelerinin yarısına gelmeden bu iş buraya kadar deyip istifayı basarlar.
Bu çıkarcı ekip de aralarında bölünmüştür. Bir kısmı adaylıklarını iş yerlerinin veya mesleklerinin reklamı olarak kullanırlar. Aylar boyu hiçbir reklam masrafı yapmadan gündemde kalırlar. İş yerlerinin adresi ve iş sahaları herkes tarafından öğrenilmiş olur. Bu da onlara yeter.
Çıkarcı ekibin daha atılgan ve tehlikeli kesimi ise adaylıklarını bir şantaj unsuru olarak kullananlardır. Bunlar kazanamayacaklarını bildikleri halde aynı partiden aday olup kazanabilecek adayın karşısına çıkarlar. Biraz kendilerini tanıttıktan sonra kazanacak adayın karşısına dikilirler ve şöyle derler "Eh, barı ben çekileyim. Sana hayırlı seçimler. Ama bak bu kadar da masraf ettim şimdiye kadar, bari beni gör de masrafımı çıkarayım". Veya "Ben bu işi pek beceremeyeceğim galiba, sen daha iyi yaparsın. Benim amacım sana yardım etmek. Beni de listene al, sana destek olayım". Bakarsınız, bir partiden aday adayı olmuş adam gitmiş aynı partinin diğer aday adayının listesine girivermiş. Sorun çözülmüş olur.
En tehlikeli aday türü de aslında bir partiden olup karşı partiden aday olmaya çalışanlardır. Bunlara beşinci kol adaylar denir, genellikle kendi partisinde çeşitli nedenlerle dışlanmış olan siyasetçiler arasından devşirilir. Karşı partinin yöneticileri bu gibi siyasetçilerle bağlantı kurar ve yeniden aday olması için cesaretlendirirler. Bu şahıs önce aday adayı olarak seçilebilecek aday adayının çalışmalarını baltalamakla görevlendirilir. Büyük bir olasılıkla aday yapılmaz ama bu sefer de bağımsız olarak ortaya çıkar ve bölücülük çalışmalarını sürdürür.
Allah bütün siyasi partilerimizi böyle sahte adaylardan korusun.