Asıl adını pek bilmez kimse.
Ebu Vüheyb Bin Amr Es Sayrafî.
Meczupların Sultanı, Divane Behlül diye de bilinir.
En bilinen lakabı Behlül Dânâ'dır.
Abbasi Halifesi Harun-u Reşid'in en yakın dostudur. Kimi deli der, kimi veli. Hatta kudretli Halife Harun-u Reşid'in neden bu deliyi çok sevdiğini bilmezler. Kendine has bir kişiliktir Behlül Dânâ.
---
Bir Ramazan vakti.
Harun Reşid çağırır Behlül Dânâ'yı.
Yarın akşam iftara Camiye Namaza gelenleri iftara davet et. Ahali ile iftar yapalım der.
Behlül Dânâ sabah camiye gider. Camide 150 kadar insan vardır...
Akşam olur, iftar vakti. Sarayda mükellef bir sofra hazırlanmıştır. Behlül Dânâ yanında üç kişi ile çıkagelir.
Harun Reşid sorar hemen ; Ey Behlül Camiye üç kişi mi geldi sadece, gerisi nerede diye sorar.
Behlül Dânâ ; Sen bana namaza gelenleri iftara çağır dedin. Ben de sabah Camiye gittim. Namaz bitiminde kapıda durdum. Herkese "İmam Fatihadan sonra ne okudu" diye sordum. Sadece bu üçü cevap verdi. Ben de üçünü aldım getirdim. Eğer bana Camiye gelenleri getir deseydin, 150 kişiyle gelirdim.
Der.
Behlül Dânâ böyle birisi işte.
---
Pek meşhurdur koyun menkıbesi Behlül Dânâ'nın.
Anlatmamak olmaz. Hem, kim bilir, hisseyi kapma vaktidir belki kıssadan...
Bağdat sokaklarında gezer durur. Nerede bir hata var, yanlış var, hiç çekinmez pat diye söyleyiverir Behlül Dânâ..
Ahali bu sebepten pek sevmez onu. Lakin Halife'nin en yakın dostu olduğundan dolayı da itiraz edemezler..
Gel zaman git zaman, ahali artık bıkar Behlül Dânâ'dan.
Varırlar Halife'nin yanına.
Derler ki ; Ey Halife. Biz Senin dostun Behlül'den şikayetçiyiz. Her işimize karışıyor. Bizim ona hiç zararımız yok. Nihayetinde her koyun kendi bacağından asılır. Sen söyle de bizim işlerimize karışmasın.
Derler.
Harun-u Reşid çağırır Behlül Dânâ'yı. Anlatır ahalinin meramı şikayetini.
Öyle mi de Behlül Dânâ...
Çıkar huzurdan, doğru koyun pazarına varır.
İki tane koyun alır pazardan.
Hemen kestirir koyunları..
Dörde böler. Mahallenin, pazarın başlarına ayaklarından asar.
Behlül Dânâ'yı gören ahali başlar gülmeye.
Deliye bak deliye. Mis gibi etleri sağa sola asarak telef ediyor derler. Deli işte. Bundan başka ne beklenir diye alay ederler.
Aradan birkaç gün geçer. Bağdat'ın her tarafını çürüyen koyun etlerinin kokusu sarmaya başlar. Ahali sokağa çıkamaz, sokakta ise evlerine gidemez hale gelir. Bağdat sokakları leş kokusuna bürünmüştür..
Koşa koşa varırlar Halife'nin kapısına.
Durumu anlatırlar Halife'ye.
Harun Reşid çağırır yeniden huzura Behlül Dânâ'yı.
Bu yaptığının sebebini sorar.
Behlül Dânâ;
"Ben bir şey yapmadım. Onların dediğini yaptım. Koyunları kendi bacağından astım. Bir kötünün herkese zararı olduğunu herhalde anladılar.."
İş işten geçmeden..
Koyun da kendi bacağından asılır elbet.
Kıssadan hisse.
#SöylerimGeçerim