FETÖ.
Fetö taa 1970 lerden beri bir hedefe kilitlendi. Bir gün gelecek, iktidar bizim olacak.
O gün gelinceye kadar her şeyi kullanmak mübah sayılacak...
Kelime-i Şehadet'ten Muhammedür Rasulullah kısmı çıkarılacak. Bunun önemi şu; dinler arası diyalog safsatasına uygun olarak, her din ile, hatta dinsizler ile bile işbirliği yapılacak.
Baş örtüsü teferruat sayılacak. Kamu kurumlarında baş örtüsü takılmaması, hatta gizlenmek için içki içilmesi, daha da vahimi, Namazın terk edilmesi bile uygun ! görüldü. Malesef bunu, haşhaşi kafalar birebir yerine getirdi.
Siyasette kim olursa olsun, diyalog vasıtası ile dost olunması şarttı. Yani fetö için iktidarın kimde olduğu hiç önemli değildi.
Bütün kamu kurumlarında birer imamları vardı. Her kurumun kendi içimde bir kurumu..
Bütün kurumlardaki imamlar ise o şehrin ABİ'sine bağlı idiler. Kurumlar bir üst kurum imamına bağlı olmakla birlikte, doğrudan doğruya bulundukları şehrin ABİ'sine bağlı idiler.
Şehir ABİ'si sıradan bir memur da olabilirdi, sıradan bir esnaf da... Hiç fark etmez, o şehrin kaymakamı da olsan, o ABİ'ye MUTLAK bağlı idi. Bütün emirler bu silsile ile verilirdi.
FETÖ'nün ABİ lik meselesi başımıza çok bela açtı.
----
AK Parti Büyük Kongresi yapıldı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan delegenin tamamının oyunu alarak yeniden AK Parti Genel Başkanı seçildi.
Allah hayırlı ve mübarek eylesin. Rabbim Cumhurbaşkanımızı ve Genel Başkanımızı başımızdan eksik etmesin. Onun Liderliğinde bu ülkeye, bu ümmete ve dünyaya nice hayırlı hizmetler yapmaya devam etmesini Rabbimizden niyaz ederiz.
Büyük Kongrede Parti üst organlarında da değişiklikler yapıldı. Bazı isimler devam ederken, bazıları görevleri yeni isimlere devretti. AK Parti geleneğinde görev verilmez, alınır düsturu üst makamlarda bi hakkın yerine getirildi.
AK Parti öyle allanıp, pullanarak piyasaya sürülüp, önüne getirilen isimlerin ne mal olduğunu gayet iyi bilir. Bu sebeple de bu tiplere gülümser sadece. Elleri hep boş kalır ama, kitle Partisi olması dolsyısı ile sırtı illaki sıvazlanarak kapı gösterilir.
Halefler gönül rahatlığı ile görevleri seleflerinden saygı ve muhabbetle devraldı.
Elbette en mühim olan isimlerden biri Erkan Kandemir idi. Erkan Kandemir yıllarca Teşkilat Başkanlığı yaptı. Layık olup olmama hususu bizi aşar. Lakin elbette hatası-sevabı demek herkesin hakkı olmalıdır. Teşkilatı iyi yönetti, yönetmedi konusu bizim değil, Cumhurbaşkanımızın takdiri. Zatı Devletleri nasıl uygun gördüyse öyle oldu...
Büyük Kongrede seçilen diğer bir kurum da MKYK oldu.
Muğla'da bir MKYK Üyemiz vardı. Yelda Erol Gökcan.
Yelda Erol Gökcan, Muğla'dan seçilen üçüncü MKYK üyesi idi.
Muğla'da MKYK üyeliği 2017 den beri vardı.
Artık yok.
Çünkü MKYK üyeliğinde bir kontenjan söz konusu değil. Hiç bir ilin kontenjanı yok yani.
Ama buna rağmen Muğla'dan bir MKYK üyesinin olması elbette mühim idi. Ama olmadı.
Neden olmadı ki?
Mevcut MKYK üyesi, yerelde öyle yıpratıldı, öyle yıpratıldı ki...
Yerine geçirilmek istenen o kadar isim türetildi ki. Hani yukarıda bahsettiğimiz allama-pullama tekniği..
Varlıklarının ve mevcudiyetlerinin ve hatta ikballerinin devamını sağlamak isteyenlerin elinde birkaç isim vardı.
Bazıları kendi isimlerini bile bile zikrettirdier, bazılarının isimleri ya olmazsa denilerek bilerek zikrettirildiler.
Güvenilen dağa kar yağacağı epeyce önceden zaten ayan-beyan görüldü.
Sonra sen MKYK ya değil, başka makamlara layıksın denilerek kotarılmaya başlandı.
Sonra, işaret edilenler ! in isimleri..
Biliyorsunuz.
Önceki il başkanı seçim döneminde ve özellikle kongreler sürecinde hiç mi hiç iyi bir sınav vermedi. Suskunluğu bir yana, ne etliye ne sütlüye karışmayayım da belki aradan sıyrılırım dercesine bir politika izledi. Kim bilir belki ona sen il başkanı olarak devam edeceksin denmiş olabilir.
Sus, konuşma, karışma, biz ne dersek öyle yap falan filan...
İl başkanı değiştirileceği netleşince..
Bu defa da ona belli ki tamam il başkanlığı olmadı ama bu defa MKYK kesin de denmiş olabilir. Tavır ve davranışları bunu net bir şekilde ortaya koydu zaten. Beraber yıllarca görev yaptığı, kendisini il başkanı koltuğuna oturmasına en büyük desteği veren, milletvekiline karşı bile alenen tavır aldı.
Almadı mı?
Nasıl almadı?
Milletvekilleri seçim dönemi seçim çalışmalarına katılmasın diyenlere SES mi çıkardı?
O halde?
MKYK da gitti elden.
Eski İl başkanının eşinin Muğla İl Sağlık Müdürü olması için de bir taahhüt olabilir mi?
Olmaz mı?
Biliyorsunuz, geçen ay tüm Türkiye'de aile hekimleri grev yaptı. Muğla bu grevde dördüncü sırada yer aldı. Hah dedi bazıları. Yeniden il müdürü olmasına engel olamadığımız İl Müdürünü, şimdi indirme zamanı. Namzet il sağlık müdürü zaten hazır dendi. Başladı bazı odaklar alttan alta çalışmaya. Milletvekilleri çiğnenerek koşa koşa Sağlık Bakanlığına gidenleri hatırlayınca..
Durum az biraz netleşir gibi oluyor tabi.
Meğer bu Aile hekimleri Bakanlığa isim isim değil, sayı olarak verilmiş. Yani kimin grev yaptığı değil, kaç kişinin greve gittiği.. Peki bu raporu Bakanlığa kim vermiş olabilir?
Sizce?
İl Müdürlüğü bu mühim kıstası tek tek aile hekimlerinin o gün mesai yapıp yapmadığı dahil olmak üzere, o gün grevde olanları birbir arayarak tespit etmeye başlayınca...
İnşallah bu yanlış hesap da Ankara'dan dönecektir.
Kolay değil tabi. Bunca sabır! et, il başkanlığı densin olmasın, MKYK densin olmasın. Bir de üstüne il müdürlüğü de olmazsa...!
Geçtik...
MKYK için başka isimler de gitti Genel Merkeze. Genel Merkez onları zaten hiç kaale bile almadı. AK Parti MKYKsı elbette çok mühim. Oraya 16 villalı site yönetimine seçer gibi üye seçilmez ki.
Tamam bazen hatalı, hatta olması bile düşünülemeyecek birkaç ismin girdiğini görsek de, Abdurrahman Akyüz gibi isimleri unutmamak gerekir.
Bir bir suratlar düşünce...
Yeni akım, başka illerden Muğla'ya SAHİPLER bulmaya çalışanlar oldu ya..
Yapmayın yahu. Bu kadar eziklik niye ki?.
Yenildik ey halkım demek de erdemdir.
Yok. İlla çökeceyizdir.. Bi allamalar, pullamalar...Muğla'yı birilerine sahiplendirmeler. Aboooooo.
Yelda Erol Gökcan'a ne işin var senin AK Parti Muğla toplantısında diyecek kadar alçalanlar, istedikleri, söylenenler, daha doğrusu Muğla'da bir tek çivisi olmayanların gazına gelerek düştükleri durumdan çıkmak için debelenip durdular.
Olmayınca olmuyor paşam benim.
Şimdi işi başka bahara öteliyorlar..
Ufukta Bakanların değişmesi var ya..
Tamam sıkın dişinizi. Az kaldı...
Adalet Ve Kalkınma Partisi nepotizmi sevmez. Cumhurbaşkanımız kendi evlatlarını bile milletvekili yapmıyor. Ne Parti içinde ne Hükümette böyle şeylere müsaade etmez asla.
Boşuna uğraşmaya gerek yok. Hani ümitleri yüreğinde kalacaklar için diyorum.
Teşkilatlar açıkça AK Parti Genel Başkanı, Genel Merkez ve Milletvekilleri ile bir bütündür. Bu bütünlüğü sabote edecek her türlü yan unsurlar bir yere kadardır. Dahası olmaz.
Yine unutulmamalıdır ki, AK Parti kendisine ulaşan bütün bilgileri NOT eder. Zamanı gelince de tam olarak kullanmasını bilir.
Bence hiç kimse Recep Tayyip Erdoğan'dan başkasına boyun eğmesin der;
#SöylerimGeçerim