Emekliler zam beklentisinde. Muhalefet isteriz de isteriz diye yırtınıyor. Hükümet dayanamayacak. Az
veya çok bir zam yapacak. Arkasından başta esnaf olmak üzere zam yağmuru başlayacak. Zaten
hükümet öncülük yaptı. Temmuz başında elektriğe zammı dayadı. Kısa bir süre içinde emekliye
yapılan zam geri alınmış olacak. Kiralar artacak. Bu sefer de birileri asgari ücret diye ağlamaya
başlayacak. Hükümet bir süre ayak sürüyecek, sonunda ona da evet diyecek. Sonra gelsin zamlar. Bu
yarış böyle sürecek. Gerçekte hiçbir şey değişmeyecek. Sadece paranın sıfırları çoğalacak.
Kim başlattı bu yarışı. Belki 90 larda Demirel. Onlar beş veriyorsa ben on vereceğim demişti rahmetli.
Sonra da sözünde durdu, vatandaşları kırk yaşında emekli etti. Buna dayanamayan sistem yedi yıl
içinde çöktü. Kabak o sıralar SSK Müdürü olan zavallı Kılıçdaroğlu'nun başına patladı. SSK'yı batıran
adam diye adı çıktı.
O zamanlar sistem çöktüğü zaman birileri dışarıdan kolunu uzatıyor ve işleri toparlıyordu. Baktılar ki
Demirel çok ileri gidiyor "Sayın Demirel, gel seni Cumhurbaşkanı yapalım. Orada otur. Etliye, sütlüye
karışma. Herkes seni baba bilsin." Onun da istediği buydu zaten , siyasi hayatını cumhurbaşkanı
emeklisi baba olarak sonlandırdı 2000 yılında.
Batılı ülkelerde bu yarış olmaz. Ekonomi kendi kuralları içinde yürür. Görünüşte her ne kadar
demokrasi varsa da bu bir oyundur. Yönetim kürsel çetenin elindedir. Siyasiler hangi görüşte olurlarsa
olsunlar bu çetenin maaşlı görevlisidir. Belli bir süre yönetimde kalırlar, vatandaş homurdanmaya
başlayınca da yerine başkaları tayin edilir. Yeni gelen de aynı çizgide devam etmek zorunda kalır.
Eskiyince o da gider, yenisi gelir. Sistem, beğenelim, ya da beğenmeyelim düzgün bir şekilde işler.
İktidarda kalmak için sistemin kuralları dışına çıkıp kimse vatandaşa para dağıtma yarışına giremez.
Bizde de bir zamanlar subap görevini silahlı kuvvetlere vermişlerdi. Siyasiler yoldan çıktığı zaman bir
darbe yapılır, veya muhtıra verilirdi. İşler bir süre durulduktan sonra görev yeniden siyasilere geçer,
ortalık karıştığı zaman bir muhtıra veya darbe ile sistem yerine oturtulurdu. 2002 de Ak Parti iktidara
geldikten sonra bu bir kaç kere denendi ama başarılı olamadı. Darbe ve muhtıralar devri geri
dönmemek üzere kapandı.
O zaman bir soru aklımıza geliyor; siyasilerin bozmak zorunda olduğu sistemi kim yerine oturtacak.
Baştaki, kim olursa olsun, gitmemek için halka her türlü tavizi verecek. Devletin kasası kısa sürede
boşalacak. Bunu yapmasa iktidar elden gidecek. Yeni gelen de aynı yolda yürüyeceği için kavgalar
bitmeyecek, devlet giderek zayıflayacak.
Batının ayakta kalabilmek için bir kaynağı vardı eskiden. Kasa ne zaman boşalsa sömürgelere gidilir,
oraları talan edilir, kasa doldurulurdu. ABD bu işi farklı bir biçimde, dolara takla attırarak yapıyor.
Gerçi o işler de yavaş yavaş bitiyor ama bizim havadan gelen bir gelir kaynağımız yok. Çalışıp üretmek
ve bu şekilde kazanmak zorundayız. Ama insan doğası gereği bunu kabullenemiyor. Hep istiyor, hep ,
istiyor. Şükür yok. Başta devlet olmak üzere birilerinin kendisini karşılıksız olarak doyurmasını
bekliyor.
Bu iş böyle gidemez. Devlet kendisine yıllar önce dayatılan düzeni değiştirmek için en kısa zamanda
harekete geçmek zorundadır. Dünya değişiyor, çok kutuplu, doların egemen olmadığı bir dünya
sitemine doğru yol almaktayız. İktidardaki Ak Parti Hükümeti bu gerçeği görmüş gibi. Ancak henüz ne
gibi önlemler alınacağını bilmiyoruz. Bize göre öncelikle yapılması gereken iş milli eğitimin baştan
aşağı yenilenmesidir. Bu konuda umut verici gelişmeler görmekteyiz. Örneğin üniversitelerde ikinci
eğitimin kaldırıldığını öğrendik. Bu ve bunun gibi yeniliklerle diplomalı işsizlik sorunu çözülecektir.
Özellikle lise eğitimi zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.
Hukuk alanında 1920 li yılların Avrupa hukukundan kopyaladığımız unsurlar gözden geçirilmeli,
günümüz koşullarına uygun bir sistem getirilmelidir. Bu konuda başta İslam hukuku olmak üzere Doğu
hukuk sistemleri bir kaynak olarak değerlendirilmelidir. Belki gülünç gelecek ama Çinde karaborsacılık
suçu işleyen kimseler boyunlarına "ben karaborsacıyım" diye bir yafta asılıp halka teşhir edilerek
cezalandırılıyormuş. O zaman belki de berberler "mazota zam geldi, ben de traş ücretine zam yaptım"
diye mazeret üretmeyi bırakırlar.
Ekonomide faizleri indirip kaldırarak bir yere varamayacağımızı öğrendik her halde. Başta dolardan
kurtulmak üzere alacağımız önlemler yardımcı olacaktır sanırım.
Özetlersek, yıllardır üzerimize çöken bu ağırlıktan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Gün bu gündür,
harekete geçelim.