Bir siyasetçi abimiz var. Maşallah çok çalışkan. Hergün bir esnaf arkadaşını ziyaret edip hatırını
soruyor. Karşılıklı çay, kahve içip sohbet ediyorlar. Düğün, cenaze, kutlama gibi toplulukları da hiç
kaçırmıyor. Sosyal medya sağ olsun, yüzü artık ezberimizde. Bir tanesi var o daha çok toplu
etkinliklerde boy gösteriyor. Şu anda bir görevi yok. Ama anlaşılan yüzünü unutturmak istemiyor.
İddiasını kaybetmemiş henüz. Bir tanesi de siyasete yeni ısınıyor. Birkaç yıl içinde oldukça mesafe aldı.
O da abilerini hiç aratmıyor. Her gün, her yerde, her etkinlikte, dağda, yaylada onunla karşılaşıyoruz.
Maşallah, Allah muhabbetlerini artırsın.
Bunlar iktidar kanadından abilerimiz. Muhalefet kanadından abilerimizi, ablalarımızı pek ekranlarda
göremiyoruz. Anlaşılan sosyal ilişkiler konusunu Âlim Bey'e bırakmışlar. Başkanımız güler yüzü ve
sevecen tavrıyla tüm partiyi omuzluyor. Her zaman ve her yerde onunla karşılaşıyoruz.
Şimdi aklımıza bir soru takılıyor; siyasilerimiz sohbet, düğün, dernek derken memleket meseleleriyle
ilgilenmeye nasıl vakit bulacaklar? Yorgun argın bir düğünden ötekine, bir cenazeden diğerine koşan
siyasi nasıl olup da asli işini yapacak. Bu işte merak konusu. Derin konuları bırakalım
milletvekillerimize, hükümetimize; akmayan çeşmeler, toplanmayan çöpler konusuyla kim ilgilenecek.
Biz kapsamlı yatırımlardan söz etmiyoruz, bütçe yeter, yetmez onu tartışmıyoruz. Ama yetkili amire
bir telefon, bir kaş göz işareti ile çözülebilecek o kadar sorun varken işler yine yapılmıyor. Neden?
Çünkü siyasiler yorgun ve ilgisiz. Sorunlar yerel olarak çözemeyeceğimiz kadar büyükse hiç olmazsa
aramızda tartışalım, bunu yukarılara iletelim, parti farkı önemli değil. Nasıl ki belediye meclisinde
Âlim Bey bir öneri getirdiği zaman kabul edenler;oy birliği ile kabul edilmiştir diyerek birlikte el
kaldırıyorsak birlikte toplanalım.
Örneğin Karaçulha'nın bir sebze sorunu var. Üretici maliyetlerin yüksekliğinden şikayetçi, doğrudur.
Ama mal hale gittiğinde üreticinin yüzüne bakan yok. Birileri önceden tahtaya fiyatları yazmış, yersen.
Yoksa git malını kanala dök. Yaşını başını almış Muammer Akalın Abi, Dilaver Acar kardeşimiz, yılların
ustası Yusuf Çaylı Abimiz, her ne kadar Kayalı olsa da Karaçulhalı saydığımız eczacı Nuri Öztürk abimiz
birlikte oturup bu konuyu gündeme getirdiniz mi hiç acaba? Bakın bizim terzi Özer Çakal var, ne
zaman gitsen başlıyor hükümete saymaya. Eskiden hızlı Ak Partiliydi, şimdi hızlı CHP'li oldu. Gerçi o da
soruna ciddi bir çözüm yolu önermiyor. Tayyip Emine Hanımın bileziklerini satsın, parasını çiftçiye
dağıtsın gibi sözler dışında bir şey konuştuğu yok. Ama en azından konuşuyor, konuyu sürekli
gündemde tutuyor.
Hadi diyelim bu iş hükümet sorunu. Ama bir tarafta da basit işler var. Örneğin Yusuf Çaylı abimiz
göreve geldiğinde Çalıca'ya kapalı bir pazar yeri yaptırmıştı. Güzel bir eser, hem pazar yeri olarak
kullanılıyor, hem de çeşitli etkinliklere sahne oluyor. Bunun karşısındaki boş alanda ise bir sokak
çeşmesi vardı. Pazarcılar olsun, gelip geçen olsun bundan yararlanıyordu. Zamanla bu çeşme kırıldı,
bozuldu. Tamir edildi ama yine olmadı. Ara sıra akıyor, kapatılamadığı için su günlerce boşa akıyor.
Sonra birisi gelip bir tahta tıpa takıyor, su kesiliyor, ama bu sefer de kullanılamaz oluyor. Daha sonra
birisi tıpayı söküp suyu salıyor. Bu iş böylece sürüp gidiyor.
Ben dedim ki, burayı yaptırayım, masrafı benden olsun. En fazla bir iki bin liraya çıkar. Muski'ye
gittim, abone almak gerekirmiş. Yani çeşmede kullanılan suyun parasını ben ödeyecekmişim. Kusura
bakma Fethiye, ben senin kullandığın suyun parasını ödeyemem. Şimdi soruyorum, bu çeşmenin
kullanıma açılması için Anayasal bir engel mi var? Muski bu çeşmeyi kullanıma açsa, suyu da serbest
bıraksa olmaz mı. Sayın meclis üyelerim, neredesiniz? Söz veriyorum, meclis üyelerinden kim bu işe
ön ayak olursa ismini burada açıklayacağım.
Bir de şu kuruyan ağaçlar sorunu var. Ana yol kenarlarında önceden dikilmiş bazı ağaçlar çeşitli
nedenlerle kuruyor. Yerleri çürük diş gibi sırıtıyor. Zamanı gelince bunların yerine yenileri neden
dikilmiyor. Siyasiler bu yollardan hiç geçmiyor mu? Yoksa bu iş için belediyenin çok bilmiş peyzaj
mimarlarına proje hazırlatmak gerekliliği mi var.
Son bir soru; Ölüdeniz'e giderken Oluklu mevkiindeki restoranı geçtiniz, sol tarafta rampa bitmeye
yakın ağaçlık bir alan var. İçinde de kışın akan,yazın kuruyan bir çeşme. Eskiden vatandaşlar burada
dinlenip gölgelenmeye gelirdi. Şimdi ise ise çöplüğe döndü her yer. Sarhoşlar bile beğenmiyor artık.
Sorumlusu kim, orman mı, yoksa belediye mi? Ama gören yok mu buranın halini. Ayda, on beş günde
bir süpürülse yeter. Meclis üyelerimiz hiç Ölüdeniz tarafına gitmiyorlar mı. Yoksa birilerine söz
verdiler de vatandaş pisliğe isyan etsin diye mi bekliyorlar. Bilinmez.