İslam dinine göre evlatların yaptıkları hayırlı ameller, anne babalarına da bir sevap kazandırmaktadır. Bu durum, onların eğitimine ve doğru bir şekilde yönlendirilmesine verilen önemin altını çizmektedir. Bir birey, hayatı boyunca yaptığı olumlu davranışlarla ailesine de artı değer katabilir. Kur'an ve hadislerde de bu konuya vurgu yapılmış, iyi amellerin önemli birer ecir kaynağı olduğu ifade edilmiştir. Bu çerçevede, bir çocuğun hayırlı bir amel işlemesi, yalnızca o çocuğa değil, onun yaratıcılarına da bir sevap kazandırır. Yani, hayır işleyen bir evlat, sadece kendi kendine değil, aynı zamanda ailesine de bir ışık tutar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından bildirilen bir hadiste, insan öldüğünde amellerinin sona ereceği ancak bazı durumların bunun dışında kalacağı belirtilmiştir. Bu üç durumdan birisi de sadaka-i cariye yani sürekli yararlanılan bir hayırdır. Ölülerin arzu ettiği bu tür iyi davranışlar, yalnızca bireyler için değil, toplum için de büyük önem taşımaktadır. Tanınmış bir Hadis-i Şerif'te, "İnsan öldüğü zaman amel işlemesi kesilir. Ancak üç şey bundan müstesnadır. Sadaka-i cariye, kendisinden yararlanılan ilim veya kendisine hayır dua eden salih çocuk," ifadesi, bu durumun gerekçesini ortaya koymaktadır.
Fazla gıdaların atılması yerine, hayvanlara verilmesi, gıda israfının önlenmesinin yanı sıra, hayvanların da bu yiyeceklerden faydalanmasını sağlar. Bu tutum, hem merhamet duygusunun güçlenmesine katkıda bulunur hem de toplumsal barışın sağlanmasında önemli bir rol oynar. Toplumda yardımlaşma ve dayanışma ruhu bu tür davranışlarla pekişir. Çocukların anne babalarına olan sevgisi ve saygısı, bu tür iyilikleri yaptıklarında daha da artar. Onlar, sadece kendi yiyeceklerinden değil, aynı zamanda başkaları için de iyi bir şeyler yapmak konusunda motive olurlar.
Ayrıca, ölmüş bir kişi adına sadaka vermek, İslam kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Bir kişi, yaşamı boyunca yaptığı iyiliklerle anılmayı istemektedir. İslam alimlerine göre, bir kişinin öldükten sonra bile onun adına gerçekleştirilen hayırlı işler, ona ulaşmaktadır. Hadislerde de belirtildiği üzere, bir kişi öldüğünde, onun için dua etmek veya onun adına sadaka vermek, o kişiye ulaşmaktadır. Bir hadis-i şerifte, "Ölen kişinin sevabı, dua eden salih çocukları olduğunda, ulaşır," ifadesi bu durumu açık bir şekilde ifade etmektedir.
Sadaka vermek, yalnızca fiili bir ibadet değildir, aynı zamanda manevi bir derinliğe de sahiptir. Ölen bir kimse adına sadaka vermek, o kişinin ruhuna bir hediye olarak kabul edilmekte ve bu tür davranışlar, kişiye manevi bir rahatlık sağlar. Öte yandan, bu birçok kişi için bir nebze de olsa manevi bir teselli kaynağı olmaktadır. Modern zamanlarda, sosyal medya ve diğer iletişim araçları üzerinden bile böyle iyiliklerin paylaşıldığı gözlemlenmektedir.
Hanefilere göre ise, bazı ibadetlerin sadece ölen kişinin namına yapılması yeterli değildir. Zekât, adak ve hac gibi mali yönü olan ibadetler ölü adına ifa edilebilirken; namaz ve oruç gibi ibadetler, bireyin kendisi tarafından yapılması gereken ibadetlerdendir. Bu noktada, bireyin kendisini geliştirmesi ve ruhsal olgunluğa ulaşması da öncelikli bir amaç olarak belirlenmiştir.
Sonuç olarak, fazla yemekleri atmayıp hayvanlara vermek, hem toplumsal bir fayda oluşturmakta hem de manevi bir değer taşımaktadır. Bu tür yardımlar, yalnızca bireylerin kendilerine değil, aynı zamanda ailelerine ve cemiyetlerine de olumlu katkılar sunmaktadır. Aynı zamanda ölmüş kişilerin sevap kazanmasına vesile olmak, bireylerin manevi dünyalarında derin bir tatmin sağlamaktadır. Bu bağlamda, insanların hayır işleme konusunda daha duyarlı olmaları, toplumun genel huzur ve mutluluğu için bir gereklilik haline gelmiştir. Hayırseverlik, insani ilişkilerin güçlenmesi açısından da önemli bir işlev taşımaktadır