Kur’an-ı Kerim, İslam dininin kutsal kitabı olarak, Müslümanların yaşamlarının her alanında rehberlik sağlayan bir metin olmasının yanı sıra toplumsal adalet, merhamet ve yardımlaşma gibi hukukun temel ilkelerini de içinde barındırır. Nisa Suresi'nin 75. ayeti, sadece bireylerin manevi durumlarıyla ilgili değil, aynı zamanda toplumsal sorumlulukları ve adalet için savaşmanın gerekliliği üzerine derinlemesine bir mesaj taşımaktadır. Bu ayet, Müslümanların karşı karşıya olduğu zorluklarında ve toplumsal zulümlere karşı durma gerekliliğinde bir uyarı niteliği taşırken, aynı zamanda Allah’ın rızasına ulaşmanın da bir yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayette geçen "size ne oluyor ki" ifadesi, Müslümanların içinde bulunduğu durumu sorgulamakta ve bir çağrı niteliği taşımaktadır. Bu çağrının temelinde, zulme uğrayanların, çaresiz bırakılanların ve zalim yönetimlerin kurbanı olan insanların sesi olmanın önemi yatmaktadır. Kur'an, Müslümanlardan adalet ve eşitlik için çaba göstermelerini istemektedir. Burada, Müslümanların yalnızca ibadet etmekle yetinmemeleri, aynı zamanda adaletin sağlanması ve zulme karşı koyulması gerektiği vurgulanmaktadır.
Nisa Suresi’nin 75. ayetinde bahsi geçen "zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular" ifadesi, toplumsal yapıların en savunmasız kesimlerini sembolize eder. Bu yalnızca fiziksel mücadelenin değil, aynı zamanda kayıtsızlık ve duyarsızlıkla mücadelenin de çağrısını yapmaktadır. Burada anlatılanlar, bir topluluğun sorumluluklarını, bireylerin ve toplumların adalet, onur, yaşam ve özgürlük hakkı adına harekete geçmelerinin gerekliliğini vurgulamaktadır. Allah, inananlara sadece kendi çıkarlarını düşünmeyi değil, aynı zamanda başkalarının hürriyetine, onuruna ve yaşamına da saygı duymayı emretmektedir.
Müslümanların, zulme uğrayan ve çaresiz bir halde olanların destekçisi olmaları gerekliliği, tarihsel olarak birçok defa vurgulanmıştır. İslam, fayda ve menfaat ilişkileri üzerine kurulmuş bir din değildir; aksine, fertlerin ve toplumların birbirine destek olması, sosyal adaletin sağlanması ve insan haklarının gözetilmesi üzerine bina edilmiştir. İslam’da ‘cihat’ kavramı yalnızca fiziksel savaşla değil, aynı zamanda manevi ve sosyal adaletin sağlanması için verilen mücadelelerle de ilişkilendirilmiştir. Müslümanlar, inançları gereği bu tür durumlarda kayıtsız kalamayacaklarını ve zulme karşı durmanın bir yükümlülük olduğunu unutmamalıdırlar.
Günümüzde, farklı coğrafyalarda ve toplumlarda pek çok insan baskı altındadır. Özgürlük ve insan hakları ihlalleri, savaşlar ve iç kargaşalar neticesinde birçok kişinin yaşamını zorlaştırmakta ve insanları çaresizlik içine sürüklemektedir. İşte, Nisa Suresi’nin 75. ayeti bu noktada bir yönlendirme işlevi üstlenmekte; Müslümanların bu yaşamsal meselelere dair duruşlarını belirlemeleri konusunda ciddi bir sorumluluk yüklemektedir. Müslümanların, sadece kendi rahatlıklarını düşünmekten ziyade, insanlığın ortak değerlerini gözetmeleri gerektiği öğretisi, bu ayettin ruhunda barındırılmaktadır.
Öte yandan, bu ayetteki dua ritüeli - “Rabbimiz!” diye başlanan yalvarış - inananların Allah’a olan bağlılıklarını göstermekle birlikte, toplumsal barış ve huzur için mücadele etmenin ne kadar önemli olduğunu da vurgulamaktadır. Bu, sadece Allah’a yönelmekle kalmayıp, aynı zamanda başkalarına yardım eli uzatma sorumluluğunun da bilincinde olmayı gerektirir. Dua, bir yönüyle ruhsal bir rahatlama sağlar, ancak diğer yönüyle eyleme geçmek için bir tetikleyici olmalıdır. Her ne kadar dua önemliyse de, fiili bir mücadele ve dayanışmanın da zaruri olduğu unutulmamalıdır.
Sonuç itibarıyla Nisa Suresi’nin 75. ayeti, Müslümanların sorumluluklarını sorgulayan ve bu sorumluluklar doğrultusunda eyleme geçmeyi teşvik eden cesur bir çağrıdır. Her bir birey, kendi çevresinde yaşanan adaletsizliklere gözlerini kapamadan, mazlumların sesine kulak vermeli ve toplumsal barış için mücadele etmelidir. Allah’ın rızası, yalnızca ibadet ile değil, aynı zamanda insanlığa hizmetle, adaletin sağlanmasıyla ve zulme karşı durarak kazanılır. Bu nedenle, bu ayet, günümüz Müslümanları için birer yol haritası niteliği taşımakta ve adaletin, merhametin ve dayanışmanın önemini yeniden hatırlatmaktadır.