Kur'an-ı Kerim, insanlar arasında var olan düşünsel ve inançsal sapmaları ele alırken, özellikle müşriklerin Allah'a yönelik iftiralarını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu iftiralar, Tanrı'nın yüceliğini ve birliğini göz ardı eden, yanıltıcı ve düşündürücü bir biçimde ortaya konulmuş inanç ve iddialardır. Bu bağlamda, Kur'an, Allah’a atılan iftiraların mahiyetini, bu iftiraların neden yanlış olduğunu ve Müslümanların bu konudaki duruşlarını net bir şekilde açıklamaktadır.
Kur'an'da müşriklerin Allah'a çocuk nispet etmeleri dikkat çekilen ilk iffettir. Yûnus Suresi’nin 68. ayetinde, "Allah, bir çocuk edindi" dedikleri ifade edilerek, bu iddianın mantıksızlığı gündeme getirilir. Allah'ın her türlü eksiklikten uzak, sınırsız bir zenginliğe sahip olduğu vurgulanır. Bu noktada, göklerde ve yerdeki her şeyin Allah'a ait olduğu, O'na ait olmayan bir iddiayı öne sürmenin cehalet olduğu dile getirilir. Müşriklerin bu tür iftiraları, Tanrı'nın birliğini ve eşsizliğini ihlal etmektedir; çünkü Allah, yaratıcıdır, doğurmaz ve doğmaz.
Müşriklerin Allah'a karşı diğer bir iftirası ise O'na kız çocukları atfetmeleridir. Nahl Suresi’nin 57. ayetinde bu durum eleştirilir: "Bir de Allah'a kızlar nisbet ederler; O bundan pâk ve yücedir." Bu iddia, hem cinsiyet ayrımcılığı içermekte hem de Allah'ın eksikliklerle bağdaştırılmaya çalışılması anlamında son derece sakıncalıdır. Allah’a böyle bir nitelik atfetmek, O'nun kudretini ve yüceliğini sorgulamaktır.
Aynı şekilde, En'âm Suresi’nin 100. ayetinde cinlerin, Allah’a ortak koşmalarına dair bir açıklama bulunmaktadır. Burada cinlerin, yaratılımlarına dair bilgisizlikleri nedeniyle Allah'a oğullar ve kızlar yakıştırdıkları belirtilir. Bu tavır, Allah'ın yarattığı varlıklara karşı bir saygısızlıktır ve O'nun varlıklar üzerindeki mutlak hakimiyetine bir karşı duruştur. Bu tür iftiralar, dini ve manevi değerlerin sınırlarını ihlal eden bir cüret olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kur'an, bu tür yanlış inanç ve iftiraların sonuçlarını da insanlar üzerinde belirginleştirirken, müşriklerin söyledikleri sözlerin büyük bir vebal taşıdığına dikkat çeker. İsra Suresi’nin 40. ayetinde, “Rabbiniz, oğulları sizin için beğenip seçti de melekleri de kendisine kız çocukları edindi, öyle mi! Doğrusu siz, (vebali) çok büyük söz söylüyorsunuz." bu tür inançların, insanları nasıl bir yere götüreceğini öngörmektedir. Bu noktada, insanlara düşen görev, Allah’ın birliğini ve yüceliğini kabul ederek bu tür sapkın inançlardan uzak durmaktır.
Kur'an, iftiraların ve yanlış inançların kaynaklandığı cehaleti de eleştirmektedir. Saffat Suresi’nin 158. ayetinde “Hâlbuki o cinler (insanlar gibi) kendilerinin de (hesap için) getirileceklerini elbette bilirler." ifadesi, insan ve cinin eşit bir bilinç seviyesine sahip olduğunu ancak bunun yanında yaratılışları itibarıyla Allah'ın yüceliğine ve sıfatlarına nasıl bir saygı gösterilmesi gerektiğini vurgular.
Sonuç olarak, Kur'an-ı Kerim, müşriklerin Allah'a yönelik attıkları iftalara karşı net ve kesin bir tavır sergilemekte, Allah’ın birliğini, yüceliğini ve bütün eksikliklerden uzak olduğunu ifade etmektedir. İftira ve hurafelerin ardındaki cehaleti ortaya çıkararak, inananların Allah’a olan inançlarını sağlamlaştırma arayışına yönlendirmektedir. Bu çerçevede, Müslümanların temel inançlarını güçlendirmeleri ve şirke düşmekten uzak durmaları önemli bir sorumluluk olarak durmaktadır. Kur'an, her çağda insanlara yol gösterici bir rehber olmayı sürdürmekte ve her bireye, Tanrı'nın yüceliğini anlama ve takdir etme fırsatı sunmaktadır.