Yüce Rabbimiz, insanları doğru yola iletmek, onlara kendisinin iradesini ve hükümlerini öğretmek amacıyla pek çok Peygamber göndermiştir. Kur'an-ı Kerim’de müminlere, içlerinden Peygamberler göndererek gerçekleştirdiği bu lütfun büyüklüğü Âl-i İmrân Suresi’nde açıkça ifade edilmektedir. “Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları günahlardan arındırıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lutfa bulunmuştur…” (Âl-i İmrân, 3/164). Bu ayet, peygamberlerin gönderilmesinin yalnızca bir lütuf değil, aynı zamanda insanlık için bir ihtiyaç olduğunu da ortaya koymaktadır.
Peygamberler, yaşamın anlamını, erdemin en yüksek derecelerini, ahlaki değerleri ve toplumsal düzeni sağlamak adına bilinçli ve kararlı bir şekilde insanlara rehberlik eden seçilmiş kişilerdir. Onlar, ilahi mesajları insanlara ulaştırmanın yanı sıra, sosyal adaletin teminatı, ahlaki değerlerin savunucusu ve toplumsal bütünlüğün sağlanmasında öncü olmuşlardır. Bu bağlamda, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s), sadece bir din öğretmekle kalmamış; aynı zamanda insanlara ilme önem vermeyi, öğrenmenin ve öğretmenin değerini vurgulamıştır. O, "İlim öğretmenin mükafatını," “ilim öğreten kimseye, öğrettiği ilimle amel edenlerin kazandıkları sevap kadar sevap verilir…” (bn Mâce, Sünnet, 20.) diyerek ilim ve eğitim vermenin ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Peygamberimizin bu sözü, eğitimin ve öğretimin önemini vurgularken aynı zamanda insanın bireysel ve toplumsal gelişiminde ilmin rolünü de gözler önüne sermektedir. İlim, bireyleri bilinçlendirir, onları düşünmeye, sorgulamaya ve doğru kararlar almaya yönlendirir. Bu sürecin temelini oluşturan eğitimin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, bireylerin dini, milli ve manevi değerlere sahip çıkması açısından oldukça mühimdir. İslami değerlerle donanmış bir nesil, toplumun huzurunu sağlamakta, beraber yaşamayı öğrenmekte, birbirine saygı gösteren bir anlayışın hakim olmasında büyük rol oynamaktadır.
Bu noktada, öğretmenin rolü de son derece önemlidir. Toplumun geleceği olan öğrenciler, öğretmenleri aracılığıyla bilgi edinir, ahlaki değerleri öğrenir ve kişisel gelişimlerini tamamlarlar. Nitelikli bir eğitimci, sadece bilgi aktarmakla kalmaz; aynı zamanda öğrencilerine örnek olur, onları cesaretlendirir ve hayata hazırlama konusunda rehberlik eder. Manevi değerlerle donanmış bir öğretmen, çocukların kalplerine sevgi, saygı ve hoşgörü aşılar. Bu da, toplumda barış ve kardeşliğin tesis edilmesi için elzemdir.
Millî ve manevi değerlerimize sahip bir neslin yetişmesi, geleceğin teminatı olan gençlerin ahlaki ve kültürel derinliklerine dayanmaktadır. Eğitim kurumlarında, müfredatın yanı sıra sosyal ve kültürel etkinliklerle de öğrencilerin bu değerlere sahip çıkmalarını sağlamak gerekmektedir. Ailelerin de bu süreçte destek sağlaması, çocukların dini ve ahlaki eğitimi açısından önemli bir yere sahiptir. Aile, bireyin ilk eğitim aldığı yer olduğundan, burada verilen eğitim, sosyal hayatın temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle, hem aileler hem de öğretmenler, toplumun geleceğini şekillendiren bireylerin yetiştirilmesinde büyük bir sorumluluk üstlenmektedirler.
Sonuç olarak, Yüce Rabbimizin bizlere peygamberler aracılığıyla sunduğu lütuf, sadece bir rehberlik değil, aynı zamanda bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, bireylerin hem kendi hayatlarında hem de toplumsal hayatlarında nice güzellikleri tesis etme yolunda atacakları her adımda kendini göstermektedir. İlim ve irfan sahibi, ahlaki değerlerle donanmış bir nesil, hem kendi hayatlarını aydınlatacak hem de toplumun geleceğine ışık tutacaktır. Rabbim, bizleri Rabbini bilen, Peygamberini tanıyan ve ahiret bilincine sahip; devletini ve milletini seven bireyler olarak yetiştirsin. Bu güzel niyet ve dualarla, toplumsal değerlerimizi koruyarak, eğitim sürecinin önemini bir kez daha hatırlamış olduk.